"unutmak en kolayıdır mücadele etme yönteminde,
kaybetmenin en başta teslim olma şekli,
çok düşünüp, kesin karar vermeli,
yürek istemiyorsa vazgeçmeli,
unutulup gidivermek,
çok kolaydır çünkü.
o kadar kolaydır ki,
unuttum gitti..." bir çocuğun şiir defterinden alıntı.
unuttum artık denilsede bir çok kez yalandır. unutmak yazıldığı kadar basit değil ne yazıkki. öyle olsaydı memlekette ne küslük kalırdı, ne aşk acısı. insanların becermeyi istedikleri en mühim şey unutmak lakin beceren var mıdır bilinmez.
büyük problem. şöyle ki sınavını unutmak, dersini unutmak, isim unutmak, telefonu evde unutmak, çorap giymeyi unutmak, notları unutmak, okuduğun bölümü unutmak, yakın arkadaşını gittiğiniz yerde unutmak, yolculuğa çıkarken valizi unutmak, randevuyu unutmak, ayaklarının varlığını unutmak... (unutma konusunda mutevazi olamayacağım çok iyiyim)
söylemesi dile kolay, kalbe zor olandır. 'unuttum' demek kendinden kaçıştır bazen. yada unutulmaya çalışılana bir adım daha yaklaşmak. 'unuttum!' demek daha çok hatırlatır neyi unuttuğunuzu, neyi unutmak istediğinizi. aslında unutulmamalıdır yaşanan iyi yada kötü çoğu şey. hepsi birşeyler öğretir kişiye acı yada tatlı. yaşanılan her günde yeni bir sayfa eklenir hayatınıza.bir bakarsınız ki dolu dolu koca bir kitap oluvermiş yaşadıklarınız.unutmak istenilenler de o sayfalara dahildir. eğer o sayfaları yırtıp atarsanız yalnızca güzellikler kalır o kitapta çoğu zaman.zaman geçer sonra acılar yırtılır sayfalardan sadece mutluluklar kalır ama unutulan acılar kalmadığında mutluluklarında anlamsız geldiğini görürsünüz sonunda. o yüzden güzellikleri,çirkinlikleri,hiçbirşeyi,hiç kimseyi unutmadan dolu dolu yaşamak gerekir hayatı,'unutmak' sözcüğünü yaşam lugatınızdan kaldırarak.
zamana bağlı gelişen beyin tepkimesidir. çok zor olan bir görevdir bu. uygulanabilmesi için birçok etmenin bir araya gelmesi gerekir. unutturmaz unutulmak istenenler, hep hatırlatır bir şeyler.
hatırlamak ne hoşsa güzel şeyleri, unutmak ne boştur yaşanan geçmişi..
aslında en kolay olan zor işlerdendir. "unuttum" diyerek yada "unutacağım" diyerek hiç bir yere gelemezsin arkadaş. bu bilinçaltı meselesidir. ne zaman herşeyde o olğuğunu fark etmemeye başladığında unutmussundur onu. yani unutmak fark edilemez. kesinlikle imkansızda değildir. çünkü imkansız yoktur.gayet kolay bir iş.tek sorun kendini iyi tanımaman. kendini tanıdıktan sonra duygularını yönetirsin ve ardından bakmıssındır ki "a evet o da vardı değil mi?" dersin.
"bomboş unutabilsek, unutmadan yanayım ben... ama unuttukça insanın anıları çoğalıyor." bir kitabın ilk cümlesi işte böyle başlıyorsa, o kitap kendini fena bir şekilde okutur.
bildiğin çük gibi bir şey lan bu. en ihtiyacın olduğu anda kullanamadığın bir özellik. bebeklikteki hoş anıları unutup ne yapacam ben, benim asıl unutmak istediklerim bunlar değil ki.
''unutmak kelimesi undan çıkmış. ne, nassıl, nasıl unutmak kelimesi undan çıkmış. bildiğimiz un yani hamur işi. öyleymiş. unutmak için un ufak etmek gerekiyomuş. birini bütün olarak unutamazmışsın zaten öyle pat diye unutamazmışsın. öyle yavaş yavaş gidermiş. yavaş yavaş unuturmuşsun. gözleri kaşı onun öyle kulağı sesini yavaş yavaş. unuttuğun zaman da o kişi olmazmış. hatırlamazmış. sonra unuttuğunu unuturmuş. ben unutmak istiyom lan. her gün ne zaman unutucam diye soruyom ben kendime her sorduğum zaman da her şeyi yeniden hatırlıyorumm ben. daha net. unutamıyom ben. ''
"her insan mutlu olamaz... çünkü; gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. her insan mutlu olamaz... çünkü; gereğinden fazla özler hayatından çıkanları, hak ettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri ve asla göremez yanı başındakileri." erich fromm
temiz iş. siliyorsun yıllarını harcıyorsun belki arınıyorsun. sonra pat bi yerde o unutmaya çalıştığın şey karşına çıkıyor saliselik bi şeyle hatırlıyorsun çok saçma. unutmak büyük lüks. ben bunu ilişki olarak yazmıyorum mesela bi kere çok sarhoşken yaptığım karaokeyi unuttmuştum niçin hatırlattınız?
lanet olası bir insan gerçeği. bir akşam üzeri gördüğüm bir fotoğrafa gülümsedim. yıllardır içim çıkana kadar ağlardım halbuki. 'ne kadar gençtik, gözlerimizin içi gülüyormuş' dedim. o gün yağmur yağıyor muydu hatırlamaya çalıştım çünkü kafamda komik bir şapka var. hatırlayamadım ve işin korkunç tarafı bunun üzerinde çok durmadım. eskiden sık sık ağladığım mezarlığın önünden her gün işime gidip gelirken muhakkak geçiyorum. ve bazen haftalarca uğramamış oluyorum. iyi insan olmaya çalışıyorduk değil mi? biz sadece uzun yas tutmuş sıradan insanlarız. ama dertlerim de değişiyor hani. benden iki yaş büyüktü şimdi ben ondan dört yaş büyüğüm. bu kabul edeceğim bir durum bile değil. aklımda bir sürü soru var herhangi birinin cevabını duyacak kadar bile cesur değilim. ne kadar genç olsam bile unutuyorum işte. gözlerimi kapattığımda yüzü aklıma anında gelemiyor. ama kahrolsun nereden aklıma geldiyse numarası yıllar sonra aradım asla beklemeyeceğim bir şey oldu çaldı. işte o zaman aslında unutmanın akılla alakalı olmadığını anladım. telefonu biri açtı fakat oraları çok anlayamadım bir erkek bir şeyler diyordu. ev için mi aradınız falan dediğini duydum bir ara ve bu yaz için bir haftalık yazlık kiralamış oldum. meğer didim'deymiş biraz sonra mesaj atınca öğrendim. bunu neden yaptım bilmiyorum ama sanıyorum o numarayı birkaç kez daha aramak içindi. artık unutmaktan o kadar korkuyor muyum bunu zaman gösterecek.
unutursak kalbimiz kurusun.