şimdi sen kalkıp gidiyorsun. git
gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. gitsinler.
oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
oysa allah bilir bugün iyi uyanmıştık
sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
sanki hiç olmamıştı
oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
ıstanbullar
şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken
bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
çünkü iki kişiydik
oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
ıki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
sonrası iyilik güzellik.
sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
söylelemesine maviydi kör oldum
taşlara gelince hamam taşlarına
taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taşlarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
yüzümden ummazdım bunu kör oldum
siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
bak bu sensin çocuğum enine boyuna
bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
sabaha kadar koynumda yatmışsın
bak bende yalan yok vallahi billahi
sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur
ışe bak sen gözlerinde burda
gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık
ıyi ki burda yoksa ben ne yapardım
bak çocuğum kolların işte çıplak işte
bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
gözlerin sabahın sekizinde bana açık
ne günah işlediysek yarı yarıya
sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
bunların konuşması olur öpmesi olur
seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
vapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu
üç kulaç öteden ıstanbul gidiyordu
uzanmış seni usulca öpmüştüm
hemen yanımızda balıklar gidiyordu
aşıkken,her anını her dakikanı onunla gecirirken,yanında olmadığında bile dusuncelerinde hayallerinde hep seninle olan özlenen gülümseten baş donduren sevgilinin varlığında okunduğunda çarpan,yerle bir eden,alıp götüren eşsiz şiirlerin sahibi büyük şair.bir diğeri için (bkz: can yücel)(bkz: hanım koş kız aşık olmuş)
''aşktın sen, kokundan bildim seni
bir ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu ''
taşıttan indin, sonra da karşıya geçtin
elinde tuhaf bir çanta, saçında soku
akıl almaz işleri şu zambakgillerin
sokakta bir sövgü gibi akıp gittin
gözlerin sonsuz uzun, sonsuz çekikti
baksan uçtan uca çin seddi'ni görebilirdin
yanındaki adam mutlaka kardeşindir
istanbul öyle ağırbaşlı bir kent değildir
aşktın sen, gidişinden bildim seni
neye yarar sağduyuyu aşmazsa şiir
birbirinizi kucaklarken neye yarar
kucaklamıyorsak eski, yeni sevgilileri
diyorum çoğunca evli kadınlar
bu yüzden ölü yıkayıcısıdırlar
bilir misin acaba ne demiş tilki?
kişi bir anda nasıl çarpılıverir
kuliste yarasını saran bir soytarı gibi
giderek nasıl anlaşılmaz olur sözleri
ömer ki gölü balığı için değil
kamışı için vergilendirdi
ama değnek vurulurken zavallı uğruya
yüzüne ve neresine değmesin derdi
selam size büyük durumlar, doruk anlar
dağ görgüsü kazanır ağrı'yı bir kez görse de kişi
marmara'dan yirmi yılda çıkaramayacağı gerçeği
okyanusu beş dakika seyretmekle kavrar
belki de biraz geç rastladım sana
ama her şey geç gelmiyor mu yurdumuza
1929 buhranı bile geç gelmemiş miydi
eksikliğe mi alışmışız, mutsuzluğa mı yoksa
bir ahırın içinde gezdirilmiş gül kokusu
ağır uykusu aldatılımış olanın
ve aldatanın delik deşik uykusu
taşıttan indin, sonra da karşıya geçtin
divan, nazım hikmet, ikinci yeni
kaç gündür adını düşünüyorum
ne demiş uçurumda açan çiçek
yurdumsun ey uçurum
"belki de biraz geç rastladım sana
ama her şey geç gelmiyor mu yurdumuza"bu kısmı ayrı bir guzeldir ayrıca.
(kenen evren'le ilgili bir yazısının üzerine büyük polemikler döner)
gazeteci : cemal bey, kenan evren için "elini dahi sıkmam" demişsiniz. doğru mu, neden böyle düşünüyorsunuz?
cemal süreya : "dahi" mi demişim? ömrümde kullanmadım bu sözcüğü...
saat çini vurdu birden: pirinççç
ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
kasketimi eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. mavi.
bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman
sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
yalnız aşkı vardır aşkı olanın
ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutamadım
çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
dostum olan ellerini unutamadım
karım olan karnını ve önlerini
orospum olan yanlarını ve arkalarını
ışte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
nasıl unuturum hiç unutamadım
kibrit çak masmavi yanardı sesin
ormanlara ormanlara yüzünün sesi
en gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
soluğu kesen ağulayan ormanlarında
yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
karadeniz'e karışırdı ordan akdeniz'e
ordan da daha büyük sulara
geceyse ay hemen tazeler minareleri
kur'an sayfaları satılan sokaklardan
ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
ölüm uçar çocuk yüzlere
ben o sokaklardan ne kadar geçtim
damağımda dilinin yosunlu tadı
önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını
pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
bir başak ufak ufak bildirir konya'yı
o başakta o konya'da seni ararım
ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi
altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
para basma yetkisini fırat'ın suyunu palandöken'i
erzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini
antalya'nın denizini o denizin dibini
beş türlü yengeç yaşıyan sularında
çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara
bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya
yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
bir günler şölenlerle egemen ülkende
şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
n'olur ağzından başlıyarak soyunmaya
bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
çık gel bir kez daha çıkıntılardan
çık gel bir kez daha bozguna uğrat
rahatlıkla ''ben bu şairi saatlerce okurum, hiç de sıkılmam'' diyebileceğim büyük üstad. soyadındaki y'nin birini bir arkadaşıyla girdiği iddayı kaybettikten sonra attığı söylenir.
soyadını ülkü tamer ile girdiği bir iddia sonucu değiştirmiştir.
sevda sözleri kitabının kapağındaki fotoğrafı harikadır. bu fotoğrafı ara güler çekmiştir.
1931-1990 yılları arasında yaşamış şairdir. ikinci yeniler grubu içinde yer almıştır. "üvercinka", "göçebe", "beni öp sonra doğur beni" gibi şiirleri, "şapkam dolu çiçekle" ve "günübirlik" isimli denemeleri bulunmaktadır.