gayet güzel ve hoş yazan kalemi güçlü yazarcan. pineklemeye degil yazmaya geldiği her halinden belli olan, sıcak kanlı *, yüzünü görmesekte pek bir güler yüzlü olduguna kanaat getirmek istediğim, ıyı ki gelmiş olan yazar kişisi.
mahlasına yazanlara teşekkür edendir.sol framede görünmekten mutluluk duyandır.grince mutlu olduğunuz entrylere en az sizin kadar sevinirken,üzüntülü entrylerinize en az sizin kadar üzülendir.size selam edendir.**
yarın orduya* gitmesi gerekmektedir.uzun bi süre sözlüğe giremiyecektir.ama 9 ağustosta yola çıkıcak 10 ağustosta burda olacaktır.yokluğunun hissedilmeyeceğini bilendir.ama veda etmek istemektedir.hoşça ve yoldaşça kalmanızı temenni edendir.kendinize iyi bakın,beni özleyindir.**
dün akşam üstü 5,30'da otobüse binip, memleketi ordudan, evi istanbul'a gelmek için yola çıktı. otobüse biner binmez aksilikler başladı. bacaxiz'in bileti 27 numaraydı. sonra şoför bey bacaxiz'i 24 numaraya layık gördü oraya otur dedi, erhan tamam dedi oturdu. ama 24 numaranın yanındaki 23 numara bir yaşlı bayanın yeriydi. ve o oturuyordu 24 numaranın yanındaki 23 numara da yaygarayı kopardı ben erkek yanına oturmam diye yaşlı kadın. bacaxiz sesini çıkarmadı. işte o anda kocası geldi yaşlı kadının. bana pis pis bakarak-sanki tek kadın onda var gibi, üstelik eli yüzü buruşmuş tipim değil- hanımına "aşağı binmiyosun bu otobüse" dedi. bacaxiz kendini azılı bi sapık sandı önce adam karısını yanından alınca.. taa ki iki koltuk öndeki 20 numarada oturan bayan bacaxiz'i yanındaki boş koltuğa çağırıp gel burda otur diyene kadar.
bacaxiz gitti 20 numaranın yanındaki 19 numaraya oturdu. ve genç bayana teşekkür etti. durumu tartıştılar biraz. sonra sorunun abaza bir adamın sırf çakallığından dolayı-bileti bayan yanı olsun diye kesmiş bu insan kılıklı adam- çıktığı anlaşıldı. adam pos bıyıklı bi adamın yanına bense o pos bıyıklı adamın yanında oturmam gerekirken gül gibi hatunun yanına oturdum.
genç hanımefendinin ismi hariç herşeyi öğrendim. nerede oturduğunu ordu'da naptığını kaç yaşında olduğunu, istanbul'da naptığını falan. ama ismini öğrenemedim. sormayı unuttum o da bana sormadı kaldı öyle.
bacaxiz'in yanındaki diğer iki koltukta iki tane kız oturuyodu. biri 17 biri 27 yaşında. ama bu iki kız hiç susmadılar. yeni tanışmış olmalarına rağmen sanki 40 yıllık arkadaş gibiydiler. üstelik muavini kafalamışlardı. muavin bunlara hizmet ediyordu hep. su götürüyor kola, çay, kahve kek götürüyordu paso. durumuma tepki göstermemek elde değildi. zaten bacaxiz'de gerekli taşşağı geçti muavinle.
ama muavin ondan sonra su vermedi bacaxiz'e. bacaxiz çok susadı. o sırada otobüs bolu'da son molasını veriyordu. indi otobüsten bacaxiz. gitti bi çorba içti. acıkmıştı. sonra otobüse gitti. muavin yoktu ortalıklarda. dolabı açtı. su şişesini çıkarıp kafaya dikti. öcünü almıştı, çok mutluydu. sonra bi şey olmamış gibi oturdu koltuğuna yolculuğuna devam etti.
yolculuk 12 saat sürdü. sabah 5,30'da indi bacaxiz otobüsten. bavulunu alıp evine yürüdü. bu yürüyüş 11 günlük yalnız kalışın yürüyüşüydü. evet. ailesi 11 gün ordu'daydı. bacaxiz ise bu 11 günü yalnız -ne kadar yalnız denirse artık- geçircekti. ayrılırken hüzünlense de biraz eve gelip kimsenin olmadığını anlayınca sinsi bir kahkaha attı. karışanı soranı edeni yoktu artık. mutluydu.
girdi içeri bacaxiz, su içti bavulunu odaya götürdü. çıkardı üstünü falan ne de olsa kimse yoktu, kimden çekincekti? uzandı yatağa. sonra baktı uyku yok açtı bilgisayarı. bağlandı nete. girdi sözlüğe bacaxiz. size bunları yazdı.
eğer gerçekten okuduysanız bacaxiz mutlu oldu. bunları sizinle paylaşmak istedi. artık hep burda. bacaxiz geri geldi..*
dünyanın en yardımsever, en eşitlikçi, en devrimci insanıdır.
peki ama burada ne işi vardır? e tabiki sözlüğümüzü şereflendirmek amacıyla buradadır. benimki de laf işte.
hürmet görmesi ve bir dediğinin iki edilmemesi gerekir.
saksafon falan isterse getirilmelidir. bu enstrumandaki yeteneği cümle alemin malumudur. *